15 Aralık 2010 Çarşamba

Ciddi Şeyler


 
Eş dost kimileri pek romantik bulur beni. Hatta yolda olduklarım bile ayaklarımla yer arasındaki mesafeden bahsederler. Oysa ben ne yapıyorsam büyük bir ciddiyetle yaptığımı düşünüyorum. Demek olmayor, olduramayorum.

Sanırım ciddiyet denince de yazdıklarıma, konuştuklarıma bakıp ağır aksak çözümlemeler görmeyenler hayıflanıyorlar. Aslında öyle hayıflanma dediğime de bakmayın siz, artık kimseler kimseleri dinlemiyor. Hem böyle ciddiyete davet hallerine kulak asmayın, kimse sevmiyor bu meseleleri gerçekten.
Ciddiyeti hep başka denklemlerden kuruyor kalabalıklar. Gayri ciddiyi ise nasıl tanımladıkları hususunda daha noksan bildiklerim. Ne de olsa ciddiyet tariflerini anlamadan türetemiyorsun karşıtını. Hem karşıtları ilk tanımlardan açıyoruz ya biz büyük bir alışkanlıkla. İşte bu yüzden önce karşıtı tanımlıyorum ben, ki daha ciddi görüneyim. Bu nedenle gayet gündelikten yazıyorum yazacaklarımı, o gündelikte kendim kalma çabasının başlı başına ciddi bir "şey" olarak durduğunu düşünerek. Mesela birazdan size bahsedeceğim mesele bu günün en ciddi şeylerinden biriydi benim için. Ev sahibim aradı dün; yahu taşındın mı yoksa hala evde misin, diye. Ben şaşırdım tabi; olur mu abla, taşınsam sana demez miyim. Evet kira her zamankinden biraz gecikti, arayamadım da ama bu taşındığım anlamına gelebilir mi? Komşular demiş güya, onlar beni zaten çalışırken de pek göremiyordu ki. Her neyse yanlış anlaşılmaları, eksik enformasyonları toparladık. Kira hazırdı yarın olsun arayacaktım. Malum çalışıyordum ertesi gün, haberleşmek gerekecekti buluşma saatini belirlemek için. İşte bu gün öğle vakitlerinde aradım kendisini. Telefon hayli geç açıldı. Karşıma çıkan ses ne insan sesine benziyordu ne duyduğum başkaca bir sese. Hatta iddia ediyorum ben sarhoşken bile bu kadar kendi dışımda bir sesle konuşamam, konuşanı da duymadım. Kadın varla yok arasından duyuluyordu. Ben kirayı filan geçtim kadının sağlığının endişesine gark oldum. Ama durum anlaşmaya müsait değildi. Ben karşımdaki hayalete bir iki telkin sözcüğü fısıldayarak kapattım telefonu, daha çokta kendimle konuşur gibi. Aklımdaki bulutlar dağılmadı bir süre, bir insanı o seste bırakmak içimi acıttı. Kızını aradım; hal hatır, okul, sınav muhabbetinden sonra annesiyle görüşüp görüşmediğini sordum. Araları pek iyi değildi bir süredir. Babasına taşınmıştı, nedenini bilmiyorum. Annesinin ilaç kullanıp kullanmadığını sordum. Evet kullanıyordu; prozac. Alın size ciddi bir şeyler. Henüz 30'lu yaşların ortalarında bir kadın, üstelik ülke ortalamasına göre görece ekonomik bağımsızlğı da olan, prozacla uyuşturuyordu kendini, dilini, aklını, acısını ve sevgisini. Kendi hayatının ciddiyetiyle yüzleşmemek için.

Sonra başkaca şeylerde var elbet. Havalar soğurken giderek, mahalleme yaklaştıkça depreşen nefes darlığım... Belediye kömürüyle benim gibi pek çok "şeyin" ciğeri zehirleniyor. Nefes alamıyoruz dostlar, üstelik kömürden değil yoksulluktan, yoksunluktan en çokta.

Sonra devasa riyakarlıklar büyüyor etrafımızda. Biz susanlar, ciddi şeylerle meşgul olanlar, pek ciddi bulmayıp, görmezden bile geliyoruz olanları. Bir zaman çatallarını ilkelce silaha dönüştüren, ağızları kanlı salyalar saçanlar büyük bir yaltaklanmayla çocukluğumuzun ninnilerine, anılarımızın fon müzğinin yaratıcısına anmalar yapıyorlar. O zamanın susanları şimdilerde bülbül mü olmuşlar, yedikleri dutları sindirmişler mi yani. İnanmıyorum ben pek, hallerindeyse gayri ciddi bile olamayacak bir riya buluyorum. Hele artık bir şey yapmayı konuşmak sayanları allah'a havale ediyorum. Bu riya burda bitse yine iyi; bir başkasının uzaklardan sesi geliyor; unutun geçmişte olanları, şimdi daha ciddi taktik-stratejik meselelerimiz var; allah'a yakın düşlere uzak olalım, diyor. Hadi o diyor demesine de itiraz gelmiyor. Ne usul kabulleniyoruz değil mi ciddi adamların! söylediği ciddi şeyleri!
İşte ben ciddiyetle ilişki kuramıyorum böyle olunca. “Şeyler”le kurduğum ilişki kadar sahici oluyor gerçekle ilişkimde. Bu nedenle ciddi şeylerin çamursu tatları, o sümüksü dokuları beni gündeliğe itiyor. O ciddi bulunmayanın tüm gerçekliği beni ciddi ciddi meselelere yaklaştırıyor. Şeylerden uzaklaşıp onlara isimler buluyorum, yüzler, eller. Ciddiyim bu konuda. Ben elsiz, yüzsüz yapamıyorum. Böyle olunca doğal olarak eş dost romantik buluyor beni. Oysa ben ne düşünüyor ve yapıyorsam bu ciddiyetle yapıyorum. Demek olmayor, olamayor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder